İklim Değişikliğinin Ekonomik Yansımaları: Küresel Ekonomi Yeni Bir Döneme Giriyor
- Ayşenur Ülvan Erkan
- 5 Şub
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 6 Şub
Dünya ekonomisi, iklim değişikliğinin etkileriyle derinden sarsılıyor. 2025-2026 dönemine ilişkin küresel ekonomik beklentiler, sadece büyüme tahminleri ve piyasa hareketleriyle değil, aynı zamanda iklim değişikliğinin ekonomik yapıları nasıl dönüştürdüğüyle de şekilleniyor. Dünya Bankası tarafından 2025-2026 dönemine ilişkin küresel ekonomik görünüme dair kapsamlı bir değerlendirme sunan "Küresel Ekonomik Beklentiler" raporu, dünya ekonomisinin mevcut risklerini, bölgesel büyüme tahminlerini ve uzun vadeli sürdürülebilir kalkınma hedeflerini mercek altına alıyor. Küresel ekonomik büyüme, enflasyonist baskılar, jeopolitik riskler ve ticaret politikalarındaki belirsizliklerle şekillenirken, iklim değişikliğinin ekonomik etkileri de giderek daha belirleyici hale geliyor. Raporda, bu çerçevede öne çıkan üç temel konu başlığı ele alınıyor: emtia fiyatları ve arz zinciri kırılganlıkları, ekonomik büyümenin sürdürülebilirliği ve makroekonomik riskler.

İklim Krizinin Piyasalara Etkisi
İklim değişikliği, özellikle küresel emtia piyasalarında dalgalanmalara yol açarak üretim maliyetlerini artırıyor ve arz zincirlerini bozuyor. Tarım, enerji ve madencilik sektörleri, aşırı hava olayları nedeniyle büyük değişimlere maruz kalıyor. Küresel çapta artan kuraklık ve seller, tarımsal üretimi düşürerek gıda fiyatlarını yukarı çekiyor. Bu durum, tarım ihracatına dayalı ekonomileri zor durumda bırakırken tüketici enflasyonunu da artırıyor. Aynı zamanda enerji piyasalarında da büyük dönüşümler yaşanıyor. Fosil yakıtlardan uzaklaşma süreci hızlanırken, lityum, kobalt gibi yenilenebilir enerji teknolojilerinde kullanılan kritik madenlere olan talep artıyor.
Ekonomik Büyüme ve Düşük Karbonlu Gelecek
İklim değişikliğiyle mücadelede ekonomik büyüme önemli bir faktör olarak öne çıkıyor. Ancak bu büyümenin sürdürülebilir ve düşük karbonlu bir modele dayanması gerekiyor. Rapora göre, yenilenebilir enerji yatırımları, sürdürülebilir altyapı projeleri ve enerji verimliliği artırıcı teknolojiler, hem sera gazı emisyonlarını azaltıyor hem de uzun vadeli ekonomik büyümeyi destekliyor. Düşük karbon ekonomisine yönelen ülkeler, uluslararası yatırımları çekme konusunda avantaj elde ederken, yeşil finansman mekanizmaları bu süreci hızlandırıyor. Özellikle gelişmekte olan ülkeler için, yeşil dönüşüm stratejileri ekonomik büyümeyi destekleyen bir kaldıraç olarak öne çıkıyor.
Üretkenlik Kaybı ve Makroekonomik Riskler
İklim değişikliğinin ekonomik etkileri yalnızca üretim ve ticaretle sınırlı değil. Küresel ekonomide her yıl milyarlarca dolarlık üretkenlik kaybına neden olan iklim kaynaklı doğal afetler, özellikle gelişmekte olan ülkeleri derinden etkiliyor. Bu afetlerin yol açtığı ekonomik zararlar, birçok ülkenin Gayri Safi Yurtiçi Hasılası’nın (GSYİH) %2’sini bulurken, uyum politikaları için yapılan harcamalar bazı ülkelerde %5-6 seviyelerine çıkabiliyor. Bu maliyetler, kamu finansmanı üzerinde baskı oluşturarak ekonomik istikrarı tehdit ediyor. Ayrıca, gelişmekte olan ülkelerde finansal kırılganlıklar artarken, yatırımcı güveninin azalması ve ticaret politikalarındaki belirsizlikler ekonomik kalkınmayı sekteye uğratıyor.
İleriye Dönük Çözüm Önerileri
İklim değişikliğinin ekonomik etkilerini en aza indirmek için hem ulusal hem de küresel düzeyde etkili politikalar geliştirilmesi gerekiyor. Düşük karbonlu üretim modellerinin benimsenmesi, temiz enerji yatırımlarının artırılması ve finansal sistemlerin iklim risklerini dikkate alacak şekilde yeniden yapılandırılması, ekonomik istikrarı korumak açısından kritik öneme sahip. Küresel ekonomi, iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerini sınırlamak için sürdürülebilir büyümeyi ve dayanıklı finansal yapıları önceliklendirmek zorunda. Ancak bu şekilde, ekonomik istikrar ile çevresel sürdürülebilirlik arasında sağlam bir denge kurulabilir.
Kaynak:
Comments